Biyosensörler

Biyosensörler, vücutta dokularda veya vücut sıvılarında var olan özel bileşenleri fark eden biyolojik algılayıcılardır. Bu algılayıcılar, uygun ortamda uygun fizyolojik ve biyokimyasal ortamlarda çalıştırılarak, vücut dengesi hakkında bilgi edinilebilir. Molekül seviyesinde gerçekleşen değişikliklerin, organların çalışmaları bozulmadan fark edilmesi, pek çok hastalık sürecinin önüne geçebilir.

Gözyaşımız, göz yüzeyini kaplayan ve sadece ıslak tutmakla görevli bir sıvı değildir. Gözyaşı bezinden süzülerek oluşan gözyaşı tabakası, güncel metabolik durumumuzun bir aynasıdır. Aslında bu, kanın böbreklerden süzülmesi ile oluşan idrar içeriğine de benzetilebilir. Bu amaçla, kornea tabakamızı kaplayan ve dünyayı içinden bakarak gördüğümüz gözyaşımızın içeriğini biyosensörler ile görmek, şeker hastalığından hormonal belirteçlere veya otoimmün hastalık belirteçlerine kadar pek çok önemli bulguyu yakalamamızı sağlayabilir.

Halihazırda patentlenen ve ön prototipi oluşturulmuş kromajen kontakt lens projemiz bu fikirle başladı. Diyabetes mellitus hastalarındaki ani kan şekeri değişikliklerine, dinamik bir sıvı olan gözyaşımızın cevabı, kontakt lens üzerine yerleştirilen biyosensörler ile görülebilir renk dalga boylarında sinyal ile görünür hale getirilebilir. Amacımız, dünyayı içinden gördüğümüz şeffaf gözyaşımızı ihmal etmemek, gözümüzün önündeki gözyaşını görünür hale getirerek metabolizmamızı takip edebilmektir.

Bu fikir bize, 2015 yılında İzmir Genç İşadamları Derneğinin organize ettiği III. İzmir İnovasyon Ödülleri Yarışmasında İnovatif Fikir Ödülünü de kazandırdı.