Keratokonus
Basitçe korneanın konik şekil alması anlamına gelen keratokonus, günümüzde genç hastalarda en sık görülen kornea hastalığıdır. Keratokonus genetik bir hastalık olmakla birlikte, basitçe tanımlanabilecek bir kalıtıma sahip değildir. Ailede bir kişide dahi keratokonus görülmesi, özellikle genç bir birey ise, ailedeki tüm akranlarında, kendi çocukları ve yeğenlerinde “gizli keratokonus” (forme-fruste keratokonus) olabileceği anlamını taşır. Gizli keratokonus, normal bir yaşam sürecinde hiçbir şekilde kendini göstermeyebilir; ancak laser refraktif cerrahisi ile kornea inceltilirse hızla hastalık tablosu oturabilir ve görme kaybı oluşabilir. Bu nedenle, ailede bir kişide dahi keratokonus olması, ailenin diğer fertlerinin de refraktif cerrahi için uygun olmayacağı ve uygulanmaması gerektiği anlamını taşır.
Keratokonus genellikle ergenlik çağında ilk belirtilerini göstermeye başlar. Hastalığın ilerleyici olduğu yaş grubu da budur. Bu nedenle, özellikle yılda 2 veya daha fazla ilerleyen miyop-astigmat gözlük numarası varsa, genç yaş grubunda bu olası tanıyı atlamamak gerekir. Genel olarak keratokonus tanısının konduğu yaş ilerledikçe, hastalığın daha iyi-seyirli seyredeceği söylenebilir. Çocukluk gençlik yaşlarında hızla ilerleyebilen hastalık, orta yaşa doğru daha durağan hale gelir ve 40’lı yaşlarda durağan hale gelir. O halde amacımız, hastalığın ilerlemesini durdurmak ve uygun görsel rehabilitasyonu sağlamaktır. Görsel rahatsızlıklar yanı sıra keratokonus tanısı almak ve yaygın bir şekilde dolaşan olumsuz yorumları okumanın pek çok genç hasta ve ailelerinde derin kaygı ve hatta depresyonu tetiklediğini gözlemliyoruz. Oysa ki gerçekte, belki de hiçbir göz rahatsızlığı için mümkün olmayan çok çeşitli tedavi yöntemleri varlığında, bu hastalıkla birlikte güzel ve verimli bir ömür yaşamak mümkündür. Görsel rahatsızlıklar baki olmakla birlikte, keratokonusta körlük yoktur!
İlerleyici olabilen bu hastalığın kötüleşmesini durdurabilmek için günümüzde çapraz bağlama (cross-linking) tedavisi uygulanmaktadır. Riboflavin (B2 vitamini) ve UV-A ışınlarını uygun dozda bir araya getirerek uygulanan bu tedavi, hastalığı olduğu seviyede durdurup, daha ileri ve kornea nakli gibi büyük cerrahiler gerektiren seviyelere ulaşmasını engellemek için uygulanmaktadır. Gözlük numaralarının düşürülmesi veya görme seviyesinin artırılması gibi bir taahhüdün olamayacağı açıktır. Ancak, kimi zaman tedavi ile kornea merkezinin düzleşmesi, bu olumlu yan etkileri ortaya çıkarabilmektedir.
Bir süreç içerisinde ilerleme olup olmadığının, ancak farklı zamanlarda birden fazla muayene ile saptanabileceği açıktır. Dolayısıyla, ilk muayenede ve hatta ilk tanı anında hastalığın ilerlediğinin beyan edilip çapraz bağlama tedavisine geçilmesi anlamlı değildir. Bunun tek istisnası, çok genç hasta yaşı ve düzenli takiplerine gelemeyecek hasta grubudur.
Diğer taraftan görme seviyesini ve görme kalitesini artırmak için birden fazla yöntemimiz vardır. Kontakt lens çeşitleri ardından, kornea merkezini bir kasnak gibi gererek düzleştirmeyi ve en tepe noktasını merkeze çekmeyi, böylece hem refraksiyon numaralarını düşürürken hem görmeyi artırmayı hedefleyen kornea içi halka tedavisi ve korneanın sadece ön tabakalarının naklini içeren derin anterior lameller keratoplasti (DALK) veya tam kat nakli anlamına gelen penetran keratoplasti, görmeyi artıracak tedavi yöntemlerinin başlıcalarıdır.
Kornea içi halka implantasyonu
Derin anterior lamellar keratoplasti (DALK)
Bir hastalık için birden fazla tedavi seçeneği mevcut olduğunda sıkça yapılan hata, her cerrahın kendi aşina olduğu yöntemi tüm hastalara önermesi olabilmektedir. Oysa ki bu tedavi yöntemlerinin her birinin yeri ve gerekliliği farklıdır. Her hastanın keratokonusu da kendine özgüdür. Bu nedenle hastalık seviyesi ve hastanın ihtiyaçlarına özel olarak doğru tedavinin doğru zamanda önerilmesi, en önemli adımdır.
Diğer kornea hastalıkları
Korneanın keratokonus dışında başka şekilsel hastalıkları (pellusid marjinal dejenerasyon, keratoglobus, refraktif cerrahi sonrası oluşan ektaziler gibi) yanı sıra, çok sayıda kalıtımsal, immünolojik ve allerjik, göz kapakları ile ilişkili olan mekanik, gözyaşı filmi ile ilişkili ve enfeksiyonlara bağlı hastalıkları vardır. Bu hastalıkların her birinin kendine özgü tedavisi vardır. Damla tedavileri, ağızdan tablet şeklinde verilen tedaviler, kontakt lens tedavileri ve kimi zaman cerrahi tedaviler uygulanabilir. Bu tedavilerin tümünde ortak nokta, kornea hastalıkları uzmanı tarafından verilmeleri ve yakın takip gerektirmeleridir. Her zaman için cerrahi dışındaki yöntemlerle sağlığın kazanılması temel yaklaşımımızdır. Cerrahi gerekmesi durumunda da en basit çözümden başlayarak, en doğru zamanda girişim yapmak önceliğimizdir.
Gözde uçuk olur mu?
Herpes virüsü vücudun diğer bölgelerini olduğu kadar gözü de etkileyebilir. Kızarıklık, batma yakınmalarına neden olabilir. Mutlaka bir göz doktoru tarafından görülmeli ve erken dönemde tedavi edilmelidir.
Kuru Göz nedir?
Kuru göz, gözyaşının yetersizliği durumudur. Göz çevresindeki gözyaşı bezleri tarafından salgılanan, ve göz kapaklarının kırpılması ile göz yüzeyine yayılan gözyaşı, yine göz kırpma ile göz kapaklarındaki küçük kanalcıklar (punktumlar) ve daha sonra nasolakrimal kanal yardımıyla burun içine yönlenerek gözü terk eder.
Gözyaşı tabakası, hemen göz üzerine yayılan bir mukus tabaka, ortada sulu (aköz) tabaka, ve en dışta yağlı (lipid) tabakalardan oluşur. Bu üç tabakadan herhangi birinin eksikliği veya bozukluğu, kuru göz şikayet ve bulgularının ortaya çıkmasına neden olur.
Kuru göz hastaları gözlerde kuruluk hissi, yanma, batma, yabancı cisim hissi, kızarıklık, rüzgar veya sigara dumanından rahatsızlık, göz çevresinde mukus iplikçiklerin oluşması, ve/veya kontakt lens kullanmakta zorluk şikayetleri ile doktora başvururlar. Bu hastalar, zaman zaman kuruluğa bağlı irritasyon ile paradoksik sulanmadan da şikayet edebilir.
Gözyaşı salgısı, erkek ve kadınlarda, ilerleyen yaşla birlikte azalır. Ancak, kuru göz, özellikle menapoz sonrası kadınlarda sık görülür. Bunun dışında, idrar söktürücü, tansiyon düşürücü, anti-allerjik, anti-depresan ilaçlar, uyku ilaçları ve alkol göz kuruluğuna neden olabilir.
Ciddi kuru göz, ağız kuruluğu ile birlikte giden Sjögren Sendromu ile birlikte olabilir. Bu durumda, hastalarda, sıklıkla eklem romatizması olmak üzere, tüm vücut sistemlerini tutan bir immün disfonksiyon veya bağ dokusu hastalığı mevcuttur. Sjögren sendromu, genellikle 50 yaş civarında kadınlarda görülür. Bunun dışında kimyasal yanıklar, cerrahiler ve burada detaylandırılmayacak başka birtakım hastalıklarda da kuru göz görülebilir.
Göz doktoru tarafından yapılan basit bir göz muayenesi ile kuru göz tanısı kolayca konulabilir. Hastanın öyküsü de tanıya çok yardımcıdır. Bunun dışında, gözyaşının özel boyalarla boyanması veya ‘gözyaşı şeritleri’ ile gözyaşı miktarının tayini de tanıda kullanılabilecek basit testlerdir. Kimi zaman ilave kan tetkikleri ile altta yatan durumu aydınlatmamız da gerekebilir.
Tedavide, gözü nemli tutabilmek için, gözyaşının yerini tutan birçok yapay gözyaşı damlası ve jeli bulunmaktadır. Yapay gözyaşını günde 4-5 kereden daha sık kullanma ihtiyacını hisseden hastalar için koruyucu madde içermeyen, tek kullanımlık yapay gözyaşı preparatları da bulunmaktadır. Bu tek kullanımlık damla ve jeller, hastalar tarafından, gün boyu, arzu edildikleri sıklıkta kullanılabilmektedirler.
Kuru gözde diğer bir yaklaşım, mevcut gözyaşının korunmasıdır. Gözlük kenarları kapatılabilir veya yüzücü gözlükleri kullanılabilir. Kuru göz hastaları özellikle geceleri uyudukları odanın nemlendirici cihazlarla nemlendirilmesinden de fayda görürler. Yine mevcut gözyaşını korumak amacıyla, gözyaşını gözden uzaklaştıran küçük kanalcıklar, göz doktoru tarafından, basit bir işlemle, geçici veya kalıcı olarak kapatılabilir.
Ayrıca, gözyaşı yapımını arttıran bazı ilaçlar da mevcuttur. Ancak, aynı zamanda salya yapımını da arttıran ve terleme, bulantı, kalp çarpıntısı gibi yan etkileri olabilen bu ilaçlar ancak doktor denetimi altında kullanılabilirler. Esasen bir immün düzenleyici ilaç olan Siklosporin, son zamanlarda kuru göz tedavisinde uygulanan en yeni ilaçlardan biridir. Suspansiyon formunda göze damlatılabilen bu ilacın, majör gözyaşı bezinin inflamasyonunu azaltarak gözyaşı yapımını artttırdığı bildirilmektedir.
Kuru gözde, başta androjenler ve immün modülatörler olmak üzere yeni tedavi yöntemleri üzerinde çalışmalar devam etmektedir.
Gözde allerji nedir?
Bu hastalık, allerjen yani vücutta savunma sistemini harekete geçiren bir uyarana karşı (çoğu zaman polenler, makyaj malzemesi gibi kimyasal maddeler veya sebebi bilinmeyen bir nedenle) gözümüzün verdiği yanıttır. Kızarıklık, kaşıntı, batma ve sulanma gibi belirtiler verebilir. Tekrarlayabilir. Koruyucu veya tedavi edici damlalar kullanılabilir, güneş ve bilinen allerjenlerden uzak durulmalıdır.